TBMM Adalet Komisyonu, kamuoyunda '9. Yargı Paketi' olarak bilinen 38 maddelik ‘Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni görüşmek üzere AK Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel başkanlığında bugün toplandı.
Kanun teklifinin ilk imza sahibi AK Parti Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin bugün itibarıyla yüzde 71’ini gerçekleştirdiklerini belirterek, şöyle konuştu:
“Kamuoyunda 9. Yargı Paketi olarak da bilinen bu kanun teklifi, toplam 20 farklı kanunda değişiklik ve düzenleme içermekte olup 38 maddeden oluşmaktadır. Ayrıca bir de geçici maddemiz bulunmaktadır. Teklifle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları doğrultusunda önemli düzenlemeler yapıyoruz. İptale konu düzenlemeler cumhuriyet tarihimizde yer alan yani cumhuriyetimizin erken dönemlerinden itibaren yürürlüğe girmiş, yaklaşık 100 yıl yürürlükte kalmış bazı kanun maddelerini, son 22 yılda hayata geçirdiğimiz anayasal reformlarla Anayasa Mahkemesi’nin değerlendirmesinden geçmiş ve iptalle karşılaşmıştır. Yani 100 yıl aynı düzenlemelerle gelen hukuk düzenimiz, 2023 yılında verilen iptal kararlarıyla, cumhuriyet döneminde yer alan bazı kanunların anayasal denetimi çerçevesinde de bu paket hazırlanmıştır. Günümüzde demokratik rejimlerin tamamlayıcı unsurlarından biri olan Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, kanunların Anayasa’ya uygunluğunun denetimini gerekli kılmaktadır.
Rejimlerin tamamlayıcı unsurlarından biri olan anayasanın üstünlüğü ilkesi, kanunların anayasaya uygunluğunun denetimini gerekli ve zorunlu kılmaktadır. Bu denetim pek çok dünya ülkesinin yargısal organları tarafından da gerçekleştirilmektedir. Anayasa yargısının gerekliliği konusunda fikir birliği bulunmakla beraber anayasa mahkemeleri özellikle siyasal organların tercih ve takdir alanlarına müdahale niteliğinde kararlar verdikçe meşruiyetleri de sadece ülkemiz açısından değil bütün dünya ülkeleri açısından da tartışılmakta, yargısal aktivizm tartışmaları bağlamında sorgulanmaktadır. Ülkemizde Anayasa Mahkemesi kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve TBMM İç Tüzük'ünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetlemektedir. Bu denetim sonucunda iptal kararları verilebilmekte ve iptal kararları bakımından belirli süreler öngörülmektedir. Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları çerçevesinde -ki bunlar son bir yıllık süre zarfında verilmiş iptal kararlarıdır- hazırladığımız düzenlemeleri Meclisin takdirine arz ediyoruz.
''Bize göre aile mukaddes bir müessese''
Her şeyden önce bizler muhafazakAr demokrasi anlayışıyla ülkenin sorunlarına reformist bir anlayışla çözüm üretmek, sorunlarını ortadan kaldırmak için 22 yıldan beri ortaya koyduğumuz gayretle milletimizin takdirini kazandık. Bu çerçevede, bize göre aile mukaddes bir müessesedir. İnsanı doğumundan ölümüne kadar her alanda kuşatan, hayatın iniş çıkışları karşısında koruyan aile çok büyük bir nimet ve eşsiz bir hazinedir. İnsan aile içinde doğar; ailede huzura erer, aile fertleri arasında kendini güvende hisseder ve hayata ailesiyle birlikte hazırlanır. Sevginin paylaşılarak çoğaldığı, zorluklara beraber göğüs gerildiği aile, insanı insan yapan en önemli hasletlerdendir. Nasıl, bir bitki için, bir canlı için bir faunaya ihtiyaç varsa insan için de aile müessesesi aynı anlamı ifade etmektedir.
''Devletin vazifelerinin başında aile kurumunun ve neslin muhafazası gelir''
Devletin vazifelerinin başında aile kurumunun ve neslin muhafazası gelir. Yine, anayasal düzenimiz içerisinde de aile kurumunun korunması Anayasa’nın amir hükmü olup Cumhurbaşkanımıza hükümet olarak, parlamentomuza ve yargısal makamlara bu çerçevede görevler yüklenmektedir. Bu husus, biraz önce de ifade ettiğimiz çerçevede Anayasamızda çerçevesi çizilmiş ve sınırları belirlenmiştir. Anayasa'mızın 41'inci maddesinde ailenin Türk toplumunun temeli olduğu, devletin aileyi koruma noktasında sorumluluklarının da bulunduğu kabul edilmiştir. Aile toplumun temelidir ve temeli sağlam olmayan toplumlar ayakta kalamaz. Güçlü bir millet güçlü bir aileden oluşur, eğer güçlü aileler yoksa güçlü bir milleti de hayata geçiremez ayağa kaldıramayız. Bu bakımdan aile toplumun çekirdeği, özü, nüvesi ve güç kaynağıdır.
''Aile yapımızı zayıflatacak her türlü girişim karşısında teyakkuz hâlinde olmalıyız''
Güçlü bir toplum olmanın yolu sadece maddi imkânlardan değil her şeyden önce güçlü bir aile yapısına sahip olmaktan geçer. Aile kurumuna bakarken anne, baba ve çocuklardan oluşan bir yapıdan ziyade çok daha geniş multidisipliner bir perspektiften meseleye yaklaşmamız gerekmektedir. Meseleyi basitleştirmek ve sıradanlaştırmak yerine aile kurumunun toplum hayatımızdaki yerini iyi, doğru ve isabetli bir şekilde tayin etmeliyiz. Milletimizin alametifarikası olan güçlü aile yapımızı zayıflatacak her türlü girişim karşısında teyakkuz hâlinde olmalıyız. AKP olarak meseleye yaklaşımımızın genel çerçevesi bu şekilde.
''kadınlar evlenince eşlerinin soyadını alacak”
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları doğrultusunda yaptığımız düzenlemelerden kısaca bahsedeceğim. Her şeyden önce soy bağının sıhhatinin ve aile birliğinin sağlanması amacıyla evlenen kadının soyadına ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Kullanılacak soyadı nedeniyle aile bütünlüğünün zarar görmemesi ve çocukların olumsuz etkilenmemesi amacıyla kadınların evlenince eşlerinin soyadını alacağı ve isterlerse önceki soyadlarını da kullanabilecekleri bu düzenlemede yer almaktadır. Anaya da baba ile çocuk arasındaki soybağının reddi için dava açma imkânı verilmektedir. Ailenin huzur ve refahının korunması amacıyla baba olduğunu iddia eden üçüncü kişilerin soybağının reddi davası açabilmesi belirli kurallarla öngörülmektedir. Evlat edinenlerin evlatlarının evlatlığın ana ve baba adı olarak yazılabilmesine imkân tanınmaktadır.
Teklifle şikayete tabi hakaret suçu bakımından azami şikAyet süresi öngörüyoruz. Düzenlemeyle soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçu bakımından şikâyet süresinin her ne suretle olursa olsun fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren iki yılı geçemeyeceği öngörülmektedir. Böylelikle özellikle yeni gelişen teknolojiler, dijital mecralar, sosyal medya uygulamaları üzerinden uzun yıllar önce yapılan bazı paylaşımlar nedeniyle vatandaşlarımızın üzerinde sonradan baskı ve tehdit oluşturulmasının da önüne geçilmek istenmektedir. Sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen hakaret suçunu uzlaştırma kapsamından çıkartılarak ön ödeme kapsamına alıyoruz. Sesli, yazılı ve görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçunu ön ödeme kapsamına almak suretiyle bu suçla daha etkin mücadele edilmesi amaçlanmaktadır. Bazı kişilerin özellikle toplumun hassasiyet duyduğu alanlara yönelik kasıtlı paylaşımlar yapılmak suretiyle sosyal medyanın gücünü kötüye kullanmak ve bu suretle gelir elde etmek anlayışına sahip olduğunu, bir kişinin 15-20 bin ve üzerinde dosya açılmak suretiyle kötüye kullanma durumunun varlığı gözlemlenmektedir; bunu da tabii ki biraz sonra sizlerle beraber tezekkür edeceğiz.
“Bu düzenleme asla kişiye hakaret edebilme özgürlüğü tanımıyor”
Bir de uygulamadan gelen talep ve önerilerle günümüzün çağdaş ceza adalet sistemlerinin genel yönelimlerini dikkate alarak, özellikle sosyal medya üzerinden kolaylıkla gerçekleştirilebilen hakaret suçunun ön ödeme kapsamına alınması suretiyle yine yargının bir taraftan iş yükünü azaltmak diğer taraftan da suçla etkin mücadeleyi hedeflemekteyiz. Bu düzenleme asla kişiye hakaret edebilme özgürlüğü tanımamaktadır. Nitekim, bu şekilde işlenen hakaret suçunun beş yıl içinde yeniden işlenmesi hâlinde fail hakkında aynı suçtan dolayı ön ödeme hükümleri uygulanmayacak ve bu suç bakımından kişi hakkında doğrudan kamu davası açılacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki mağdurların hukuk mahkemelerinde tazminat davası açma ve tazminat elde etme imkânları bulunmaktadır.
“TMSF’nin kayyum olarak atanmasına imkan veren düzenleme 5 yıl daha uzatılacak”
Mahkemelerce şirketler hakkında kayyum atanmasına karar verildiği takdirde kayyumluk sisteminin daha profesyonel şekilde yürütülebilmesi için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun kayyum olarak atanmasına imkan veren kanuni düzenlemenin uygulama süresi bu teklifle 5 yıl daha uzatılmaktadır.''