(İZMİR)- İzmir'de otizmli bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla 30 yıl hapis cezasına çarptırılan müzik öğretmeninin Yargıtay tarafından bozulması üzerine yeniden görülmeye başlanan davasının yedinci duruşması yapıldı. Dava, 9 Ekim 2024 tarihine ertelendi.
İzmir'de 2018 yılında otizmli 13 yaşındaki A.İ.T.'ye cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla 30 yıl hapis cezasına çarptırılan müzik öğretmeni U.E.'nin yargılandığı dava, Yargıtay tarafından bozulduktan sonra yeniden görülmeye başlandı. Davanın bugün İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen yedinci duruşmasına tutuklu sanık müzik öğretmeni U.E. SEGBİS ile katıldı. Duruşmada tahliyesini talep eden U.E, suçsuz olduğunu savunarak "Ben adil yargılandığımı düşünmüyorum. Benim lehime gelen hiçbir rapor dikkate alınmadan bu yargılanma yapıldı. Mağdura cinsel istismar yaptığıma dair dosyada hiçbir somut delil yok. 'Sana bir şey yaptı mı' sorusuna mağdur net bir şekilde 'hayır' cevabını vermiştir. Halen tutukluluğumun hukuka aykırı olduğumu düşünüyorum. Mağdur beyanlarının tamamen delil olduğunu belirterek beraatimi istiyorum" dedi.
Savcı ise mütalaasının hazır olduğunu belirterek sanık U.E.'nin, çocuğa nitelikli cinsel istismarı suçu işlediğini belirterek cezalandırılmasını ve öğretmen olması nedeniyle de cezanın artırılmasını talep etti. Sanık avukatının mütalaaya ilişkin savunma yapmak için süre istemesi üzerine mahkeme sanığın tahliye talebini reddederek tutukluluğunun devamına karar verdi. Duruşma 9 Ekim 2024 tarihine erteledi.
"Aile ve çocuğumuza destek olmak için..."
Duruşmanın ardından ANKA Haber Ajansı'na konuşan KEDİ Otizm Derneği Başkanı Serap Dikmen Ahmetoğlu, davanın takipçisi olduklarını belirterek mağdur çocuğun ve ailenin yanında olduklarını kaydetti. Ahmetoğlu, "2020 yılının kasım ayında biz bu davadan haberdar olduk. Yargıtay'ın kararı bozduğu otistik bir çocuğumuza cinsel istismar sonrası yargılandığı ilk davada müzik öğretmeni 30 yıla mahkum oldu. Fakat 2023 yılının ocak ayında Yargıtay'dan döndüğünü öğrendik ve ocak ayında dava tekrar görülmeye başladı. Bu yedinci duruşmaydı. Biz de KEDİ Otizm Derneği olarak aile ve çocuğumuza destek olmak için, yalnız olmadıklarını onlara hissettirmek için bu davayı Yargıtay'dan döndükten sonra izliyoruz. İlk davadan haberimiz olmadı; çünkü basına kapalı yapılmış duruşmalar. O nedenle sadece sonucuyla ilgili haberi okuyunca öğrendik" dedi.
"Bu davada ses kaydı zorunlu"
Ahmetoğlu, sözlerinin devamında ise şunları kaydetti:
"Bizim çocuklarımıza yönelik özellikle cinsel istismar başta olmak üzere yapılan fiziksel ve duygusal istismarların kanıtlanması zor. Çünkü bizim çocuklarımız kendilerini ifade etmekte zorlanan çocuklar. Bu nedenle çoğu bu şiddet eylemleri cezasız kalıyor, bu yargılamalarda. Bu davanın da önemi o yüzden aslında. Çünkü ortada bir ses kaydı var. Yani Yargıtay'dan dönerken 'ses kaydı delil olarak sayılamaz' denmemiş fakat jandarmanın sesi net dinleyememesine atıfta bulunarak geri dönüş kararında yer alıyor. Oradaki zayıflık kullanılmış. Fakat bu davada ses kaydı zorunlu aslına bakarsanız. Çünkü çocuklarımız kendilerini ifade etmekte güçlük çekebiliyor. Olan olaya bile 'oldu' diyemediği yerler oluyor. Konuşmada eksik kaldığı yerler oluyor. Kendisine öğretilen ya da ödül ceza yöntemiyle farklı noktalara getirilebilecek, karşıdan bizim anlayamayacağımız diyaloglar olabiliyor. O nedenle buradaki ses kaydını biz önemsiyoruz.
"Özel eğitim sınıflarının kamera izlenmesini talep ediyoruz"
Bizim dernek olarak şöyle bir talebimiz de var. Hatta şu an Danıştay'da davamız var. Biz Milli Eğitim Bakanlığı’na başvuruda bulunduk. Önce CİMER, daha sonra da Kamu Denetçiliği Kurumu’ndan karar çıkarttırdık. Oradan çıkan karar tavsiye kararıydı. Bizim talebimizse özel eğitim sınıflarında kamera zorunluluğu getirilmesiydi. Çocuklarımızın her türlü istismara, kandırmaya açık olması ve kendilerini ifade edememelerinden dolayı biz özel eğitim sınıflarının kamera izlenmesini talep ediyoruz. Bu kamerayla izlenmesi demek canlı yayın yapmak demek değil. Ancak bu tip şikayetlerde sadece kamera kayıtlarına dönülmesi bizim talebimiz. Orada hani özel hayatının gizliliği gibi gerekçelerle bu talebimize 'hayır' deniliyor. Fakat Kamu Denetçiliği Kurumu’nun verdiği tavsiye kararı çok önemli. KDK bu kararı verirken hem uluslararası hem de ulusal bütün yasal malzemeyi inceliyor ve verdiği karar bir içtihat kapsamında oluyor. Bir dernek başkanı olarak benim talep etmem daha kolay olabilir böyle bir şeyi. Hani yasaları çok iyi bilmeyebilirim ama yasaları iyice inceliyor ve bir karara varıyor. Bu nedenle çok önemli.
"Ailenin ve çocuğumuzun yanındayız"
Adli süreçle ilgili biz ailenin ve çocuğumuzun yanındayız, yanında olmaya devam edeceğiz. Çünkü biz duyduğumuz andan itibaren kendi çocuğumuzu o çocuğun yerine koyuyoruz. Çünkü bizim çocuklarımız bu tehlikenin içinde, her an her yerde. Bu konuda ben hiç kimseye güvenmem."