Türkiye, Güney Afrika’nın geçen yıl Uluslararası Adalet Divanı’ında İsrail aleyhine soykırım suçlamasıyla başlattığı davaya müdahil olmak için başvurdu. Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı İsmail Emrah Karayel ve Anayasa Komisyonu Üyesi Cahit Özkan’dan oluşan TBMM heyeti ve Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünan, Lahey’de Türkiye’nin müdahillik başvurusunu sundu.

Türkiye Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) İsrail aleyhine devam eden soykırım davasına müdahil olmak üzere bugün başvuruda bulundu. Başvuruyu Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’a sunan Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı İsmail Emrah Karayel ve Anayasa Komisyonu Üyesi Cahit Özkan’dan oluşan TBMM heyeti ile UAD başvuru öncesinde açıklama yaptı.

Ünal, Dışişleri ve Adalet Bakanlıkları ile ilgili kurumların ortak çalışmasıyla hazırlandığını belirttiği başvurunun “uluslararası kurallara dayalı bir dünya görmek isteyen tüm devletlere örnek olmasını” temenni ettiğini belirtti.

TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel de, “Netanyahu’nun olması gereken yer Uluslararası Adalet Divanı’nın sanık sandalyesidir” dedi. Yüksel, başvuruda uluslararası kuruluşların da raporları olmak üzere İsrail’in sivilleri kasıtla öldürdüğünü gösteren çok sayıda bulguya yer verildiğini aktardı. 

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, başvuruyla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanı’na yapmış olduğu bu başvuru, Filistin davasının geleceği açısından somut ve tarihi bir adım olmuştur’’ dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da X hesabı üzerinden başvuru ile ilgili paylaşımında “İşlediği suçların cezasız kalmasından cesaret alan İsrail, her geçen gün daha fazla masum Filistinliyi öldürüyor. Soykırımı durdurmak için uluslararası toplum üzerine düşeni yapmalı; İsrail ve destekçileri üzerinde gerekli baskıyı kurmalıdır’’ ifadelerini kullandı.

Başvurunun Divan’a saat 16:30 itibarıyla teslim edildiğini aktaran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, X hesabı üzerinden yaptığı açıklamada “Bu vesileyle, Uluslararası Adalet Divanı’nın, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurmasına ve Refah sınır kapısının insani yardımlara açılmasına hükmeden ihtiyati tedbir kararlarının bir an önce uygulanması gerektiğini hatırlatmak istiyoruz” dedi. Keçeli, başvurunun “kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde” hazırlandığını, Divan Statüsü’nün başka devletlerin davaya müdahil olma hakkına atıf yapan 63. maddesine dayandığını belirtti.

Divan Türkiye'nin müdahilliğine Güney Afrika ve İsrail'e bildirerek yazılı gözlemlerini isteyecek. Uluslararası Adalet Divanı’ndaki davaya bugüne kadar Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin ve İspanya’nin müdahillik talebinde bulunduğu biliniyor ancak Divan bu başvurular ile ilgili henüz karar vermedi.

Ne olmuştu?

Güney Afrika, Gazze’de savaşın başladığı 7 Ekim’den önce, Aralık 2023'te,   İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı'nda, Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle dava açmıştı. Divan, 26 Ocak'ta aldığı ihtiyati tedbir kararında İsrail'in Soykırım Sözleşmesi'nin 2. maddesinde tanımlanan fiillerin işlenmemesi için elinden gelen tüm önlemleri almasına, İsrail ordusunun Soykırım Sözleşmesi'nin 2. maddesindeki fiilleri işlemesini engelleyecek önlemleri ivedilikle almasına hükmetmişti.

Divan 24 Mayıs'ta, Refah'ta sıkışan Filistinlilerin karşı karşıya kaldığı insani felaket tehlikesi nedeniyle daha önce hükmettiği tedbirlerin yeterli olmadığını belirterek, İsrail’in Refah kentine yönelik askeri saldırılarını derhal durdurmasına ve Gazze'de acilen ihtiyaç duyulan hizmetlerin ve insani yardımın engelsiz bir şekilde sağlanabilmesi için Refah Sınır Kapısı'nı açık tutması yönünde bir ihtiyati tedbir kararı almıştı. Mevcut aşamada Divan, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin davaya görüş sunması için son tarihi 28 Ekim 2024, İsrail’in karşı görüşünü sunması için son tarihi 28 Temmuz 2025 olarak belirledi. Divan’ın bugüne kadarki içtihadı göz önünde bulundurulduğunda dava sürecinin 4-5 yıl sürebileceği düşünülüyor.

Türkiye’nin başvurusu neden önemli?

Dışişleri Bakanlığı’ndan kaynakların aktardığı bilgilere göre, Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanı'na müdahillik beyanı, tarafı olduğu 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi’nin yükümlülükline bağlılığını vurgulaması açısından önemli. Bakanlık kaynakları, Türkiye'nin beyanının, başvuruda bulunan diğer ülkeler arasında en ayrıntılı, kapsamlı ve iyi savunulmuş beyanı olduğunu ifade etti. Ayrıca “diğer ulusların da ciddi insani krizleri ele alırken aynı yolu izlemeleri için bir emsal teşkil edeceğini” dile getirdi.

Ekrem İmamoğlu: "İklim krizinin bedelini en savunmasız ödüyor" Ekrem İmamoğlu: "İklim krizinin bedelini en savunmasız ödüyor"

Dışişleri Bakanlığı’ndan diplomatlar, Türkiye'nin başvurusunda 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesi’nin ilk üç maddesi kapsamındaki “yükümlülükleri tanımlamakta ve soykırım eylemlerinin soruşturulması ve kovuşturulması için gerekli tedbirlere duyulan ihtiyacı vurgulamakta’’ olduğuna dikkat çekti.

Bakanlık kaynakları, Türkiye'nin müdahalesinin ayırt edici özelliklerinden birinin “İsrail'in, Doğu Kudüs dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarındaki politika ve uygulamalarından kaynaklanan hukuki sonuçlara ilişkin son Uluslararsı Adalet Divanı danışma görüşüyle”  uyumlu olduğunu ifade etti.

Bakanlık kaynakları “Türkiye'nin müdahilliğinin, uluslararası toplumu Gazze'deki insani krizi tanımaya ve ele almaya itmekte olduğunu, sadece Gazze'deki acil krizi ele almakla kalmayıp, gelecekte benzer durumların ele alınmasına yönelik küresel hukuki çerçeveyi de güçlendirmekte olduğunu’’ kaydetti.

Kaynak: anka